giresunguncel @ gmail.com

 “Milletim Türk, Vatanım Türkiye, Ülküm Türklüktür”

“Milletimiz biliyor ki; Bugün üstünde yaşadığımız bu topraklar, kanlarıyla sulayarak vatan yapan şehitlerimiz ve gazilerimidir. İnsanlar için en aziz olan şey candır ancak milletimiz için candan aziz olan şehitlik mertebesi ve gaziliktir. Kahraman Türk ordusunda savaşarak hayatta kalmayı başaran ancak bedenen ve ruhen malul olan, sivil yaşamında ise kendi sorunları ile baş başa kalan gazilerimize sahip çıkılması, gazilik kahramanının canlı tutulması demektir.
Vatanımızın bağımsızlığı, bütünlüğü ve bölünmezliği uğruna şehit ya da gazi olmanın onuruna kavuşabilmek için seve seve canını ortaya koyan kahraman insanlarımız, Türk Milletinin savunma refleksinin hayat suyudur. İstiklal, Kore, Kıbrıs savaşlarında ve Güneydoğu da elini kolunu kaybederek malul duruma düşmüş ya da yaşlanmış gazilerimizin sorunlarının çözülmesi ve onurlu bir yaşam sürebilmesi gaziliğin milletimizin gönlünde yaşam bulmasıdır.
Ben askerliğin her şeyden ziyade sanatkarlığını severim.” diyen askerlik sanatının harp tarihindeki en usta uygulayıcısı Mareşal Mustafa Kemal Atatürk,  “Size ben saldırı emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum… Düşmandan kaçılmaz, Cephaneniz yoksa süngünüz var, süngü tak ve yere yat” emirleriyle Çanakkale Savaşı ile özdeşleşmiştir.

 “Komutan yaratan demektir. Komutanlar astlarından yüksek ve bilgili olmalıdır. Komutanların en büyük cesareti, sorumluluktan korkmamalıdır. Eksiksiz bir komutanı oluşturan şey eksiksiz bir ahlaktır. Vatandaş bilmelidir ki; ordu ne kadar önemli ise onun başına geçirilecek olan milli başkomutan da başarı için en aşağı o kadar önemlidir. Komutanlar, askerlik görev ve gereklerini düşünürken ve uygularken beynini siyasal düşüncelerin etkisi altında bulundurmaktan sakınmalıdır.” diyen Mustafa Kemal Paşa, Türk Milletinin edebi Baş Komutanıdır.

Tarihte ilk ve tek olmak üzere çıkarılan kanunla meclisin kendi yetkisindeki Başkomutanlık yetkisi ve unvanını verdiği, meydan savaşlarını yöneten ve kazanan TBMM tarihi anlatılırken hiç olmamış sayılan ilk başkan Mustafa Kemal Paşa...
“Meydan Savaşı, yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir; Milletvekillerinin çarpışmasıdır. Bir milletin alın yazısını olumlu ve olumsuz olarak belirleyen meydan savaşlarıdır.” diyen Sakarya Meydan Savaşı’nı yönetip kazanan Başkomutan Mustafa Kemal Paşa…

Bu coğrafyada sağ kalmamızın tek nedeni asker millet olma özelliğimizdir. Kılıç, kalkan ve ok devri artık son bulduğuna göre operasyonel TV dizileri ile gaza gelmenin kimseye faydası olmayacağını da görmek lazım. Görüşlerine katılır katılmazsınız… Kaynağının ve eleştirilerimin bir siyasi yapıya hiç dayanmadığını sizlere temin ederim. Bu yazıları her türlü siyasi mülahazadan uzak, o yüzden kaleme aldım. Her şey vatan için!
Kendimde vatani görevimi ifa ederken 1968 yılında, Ankara Mamak Muharebe Okulu ve Eğitim Merkezinde, Onbaşı olarak çavuş eğitimi amaçlıydı. Kurslar Alay Komutanı bir gün sabah emir geldi, gönüllü olarak çıktım ve gönüllü bölüğüne ayrıldım. Alay komutanı gönüllü askerleri alınlarından öpüyorum, gönüllüler benim torpilim, çıkmayanlar ayrılacak dedi ve ben yine kalmayı tercih ettim. Bölükler Türkiye’de Amasya ve Denizli’de kalacak ve bekleyecekti. Eğitimimiz Mamak’ta Muhabere Eğitim Merkezi’nde devam edecekti.

Çanakkale’de Cephede Namaz

İngiliz’in vakit vakit gemilerden, siperlerden
Yine bolca gülle, bomba savurduğu bir gündü;
Hızlı hızlı geçiyordum, tehlikeli bir yerden,
Birdenbire gözlerime büyük bir şey göründü.

Böyle büyük görünen şey küçük bir insandı,
Fakat bana çok dokundu ve ayaklarım bağlandı

Ateşlerin yaladığı bir düzlükten geçerken
Güllelerin cehennemlik yağmurundan kaçarken
Yolun biraz kenarında tek başına bir nefer,
Pervasızca bombalardan, ateşlerden, her şeyden

Kendisine, süngüsünden bir mihrapçık kurmuştu,
Sonra onun karşısında namaza durmuştu.

Ne havada ıslık çalan ve düştüğü yerlere,
Kızgın çelik dahmelerle ölüm saçan gülleler
Ne semada ifrit gibi vızıldayan teyyare
Ne dünyalık bir düşünce bir bir korku ne keder.

Bir çam, ona gölgesinden yapmış iki seccade
Sanki tekbir alıyordu, vakit vakit top sesi
Parlıyordu, o sarsılmaz imamın gölgesi.

Bir Müslüman nasıl olur, bu levhadan anladım
Hürmetle yavaş yavaş sokuldum beş on adım.