İstiklal Savaşı’nda kurdukları 42. ve 47. Gönüllü Giresun Alaylarına katılan, 47.Alay Komutanı Osman Ağa’nın sağ kolu olarak o tarihlerde Bulancak’a bağlı olan Erikliman Köyü’nden bölgenin ünlü ve tanınmış denizcilerinden Bilal Kaptan Osman Ağa’nın sağ kolu olarak kurulan gönüllü alayların silah ve mermilerini temin için Osman Ağa tarafından görevlendirilerek Bulgaristan, Ege adalarına ve bölgedeki ülkelere giderek silah kaçakçılarından silah ve mermiler satın alarak motoru ile Giresun’a getirmiştir.
O dönemin şartlarına rağmen bölgedeki insanların dillerinde de konuşabiliyordu. Osman Ağa, Bilal Kaptan’a çok güveniyordu. Millet yorgundu yıllar yılı devam eden savaşlardan dolayı elde avuçta bir şey yoktu yalnızdılar. Cepheye giden gelmiyordu, kalan yorgun savaşçılar savaşın ardından dönmeyi umut ederken düşmanların dört bir yandan vatanlarına musallat olduğunu gördüler. Yapılacak son bir hamle kalmıştı onu da başardılar. Üstelik sadece düşmanı vatandan kovmakla kalmadılar pırıl pırıl yepyeni bir devlet, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu sağladılar. Kurtuluş Savaşı’nın dünyada bir örneği yoktur. Bağımsızlık mücadelesini oluşturan bir parlamento tarafından yönetilen ve bu konudaki yetkiyi de tamamen temsile dayalı bir yöntemle ve günümüzün çağdaş demokrasilerini bile kıskandıracak bir şekilde savaş ortamında gerçekleştirilen dünyanın ilk ulusu Türk Milleti olmuştur ve tüm mazlum ülkelere de örnek olmuştur.
Milli Mücadele de Osman Ağa’nın sağ kolu olan ve alayların silah teminini üstlenen Bilal Kaptan’ın Milli Mücadele hatıralarını onun kaleminden siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz.
“Aş taşınca sapının pahası sorulmaz!”
Bu atasözü her mühim ve müstacel işlerimizde olduğu gibi bir vatan ve millet içinde böyledir. Birinci Cihan Harbinde Türkiye dünyanın en büyük devletlerine mağlup olmuştu. Memleket muazzam düşmanlarına esir düşmüştü. O kara günlerde hürriyet ve istikbalimizi tekrar kazanmak için hesaplı ölçülü hareket etmenin zamanı geçmişti. Yani aş taşmış, sapının pahası sorulmuyordu. Ve artık mücadele etmek için yalnız asker, zabit, kumandan dövüşmüyor, kadın, erkek, küçük ve büyük Türk Milleti inancı ile malıyla mücadele meydanında çarpışıyordu. Onun içindir ki bütün dünyayı hayrete düşüren o müthiş mücadeleye Milli Mücadele denildi.
Şimdi şerefli bir tarih olmuş olan o güne ait bazı hatıralarımı bu sayfalara hikaye ediyorum. Oğullarımız ve torunlarımız bir ibret gözüyle okusunlar.
Giresun limanına altı parça İngiliz Harp gemisi geldi. Yüzlerce silahlı askerleri sandallara yükledi. Motorların peşine taktı ve Giresun iskelesine doğru yollandı. Merhum Osman Ağa, Osmanlı Bankası direktörünü tercüman olarak yanına almış, 30 kadar silahlı memleket delikanlısı da etrafında idi.
Giresun halkından birçokları, Osman Ağa, müsademeye sebep olacak ve Giresun’u savaş gemilerine yaktıracak diye şehirden bahçelere kaçtı. İngiliz askerleri iskeleye yaklaştı. Osman Ağa direktöre;
-Şunlara sor, ne istiyorlar?
Osmanlı Bankası direktörü askerlerin başında bulunan İngiliz zabitine sordu ve aldı cevabı nakletti;
-Askerler dışarı çıkmak istiyorlar. 2 saat sonra vapura döneceklermiş, kumandan bazı resmi daireleri de ziyaret edecekmiş.
Osman Ağa direktörden, söyle onlara burası İstanbul limanı değildir. Burada dışarı asker çıkarmak yasaktır. Şehirden bir şey almak istiyorlarsa biz veririz demesini istemiş.
Bu söz üzerine ‘Bu adam kimdir?’ diye soran İngilizlere ‘Osman Ağa’ cevabı verildi. İngilizler eyvah diyerek ve şapkalarını sallayarak zırhlılara döndüler. Zırhlı savaş gemileri demir kaldırarak limandan hareket edip gittiler.
Giresun Kaymakamı Nizamettin Bey idi. O tarihlerde Giresun kaza idi.