Tevazu, alçak gönüllü olmak, kibirden, kendini beğenmişlikten, böbürlenmekten, mağrurane duruştan uzak kalmaktır. Hak karşısında hiç olmanın idrakine erebilmektir. Makam, mevki, mal, mülk, ilim, güç, güzellik gibi herhangi bir nimete sahip olma sebebiyle, bunlardan mahrum olanlara karşı üstünlük iddia edip haksızlık yapmamaktır. Tevazu, müminin temel ahlaki özelliklerindendir. Müminin her hal ve hareketinde, giyim kuşamında, yürüyüşünde, konuşmasında tevazu okunmalıdır.
Mümin, toplumun ilgi ve himayeye muhtaç kesimlerine, yoksullara, düşkünlere şefkat ve alaka göstermeli, insanlara ülfet etmeli, saygı, muhabbet ve merhamet duyguları içinde bulunmalıdır. Güler yüzlü olmak, hal hatır sormak, gönül almak dertleşmek tevazuun gereğidir.
Tevazu, Rahmet Peygamberi’nin sünnetidir. Bir gün kendisi ile görüşmeye gelen kişi heyecandan titremeye başlayınca “sakin ol ben kral değilim, kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum” diyecek kadar alçak gönüllüdür. “Allah için tevazu gösteren kişiyi Allah yüceltir” buyurmak sureti ile de tevazu’un mümin için temel bir ilke olduğunu ilan etmiştir.
Tevazuun zıddı kibirdir. Allah Rasulü kibri şöyle tanımlar: “Kibir hakikati inkar etmek ve insanları küçük görmektir.” İnsan kibirden men edilmiştir. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de: “Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüneni sevmez.” (lokman,31/18) buyurulmaktadır.
Kimi zaman soy, güzellik, zenginlik, ilim, makam, mevki gibi nimetler insanı kendini beğenmeye sevk eder. Kendini beğenmekten de kibir, şükürsüzlük övünme gibi afetler doğar. Böylelerine genellikle nasihat ta fayda vermez. Zira en iyi olarak kendilerini bilir, buna inanır, başkalarını sürekli küçümserler. Kendini beğenme sebebi cahillik olan ahlaki bir hastalıktır. Bunun çaresi de ilim ve marifettir, hikmeti ve irfanı içselleştirebilmektir.
Günümüzde bencilliğin, başkalarını küçük görmenin yaygınlaştığı bir ortamla karşı karşıya olan insanlık, bu durumun olumsuz yansımalarını yaşamaktadır. Çare ben demekte değil, biz diyebilmektedir. Erdemli birey, erdemli toplum olabilmek; iyiliği, sevgiyi, saygıyı, merhameti ve güzel ahlakı hakim kılabilmektir. Allah katında değer ölçüsü olan takva bilinci içerisinde olmaktır. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Allah katında en değerli olanınız O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” (Hucurat ,49/13) Bu bakımdan insanların kendilerini üstün görmeleri doğru değildir. Doğru olan, üstünlük payesine Allah katında ulaşabilmektir.
Öyleyse, kibirlenmekten Rabbimize sığınalım. Her daim bizi birbirimize yakınlaştıracak salih amelleri, selamı, ülfeti, muhabbeti ve tevazu içinde olmayı tercih edelim. İnsan için en güzel zinet olan tevazuu kuşanalım.
Rabbim, tevazu ver bize. Ver ki katındaki derecemiz yücelsin.
Hayırlı Cumalar Dostlar…..