info @ giresunguncel.com.tr

İnsan doğasının en büyük özelliğidir yaşlanmak. Doğum anımızda ömrü olanın yaşlanacağı gerçeği, fısıldanır kulaklarımıza. Bebeklik, çocukluk, gençlik derken yaşlılık çağı dayanır ömrü olanımızın kapısına.
İnsan yaşlanınca dostlar, daha hassas bir yapıya bürünür. Çevremizde yaşlılarımız varsa, hissederiz o hassasiyetlerini. Daha alıngan olur, her söyleneni, yapılan her eleştiriyi onlar içinmiş gibi algılarlar. Ses tonumuz azıcık yükselse kendisine bağırıldığı hissine kapılır yaşlılarımız. Azarlandığını, sevilmediğini, ailesine yük olduğunu düşünür. İçine kapanır, yalnızlaşır, hatıralarıyla baş başa bir hayatı tercih eder.
İnsan yaşlanınca dostlar, organları işlevini kaybetmeye başlar. Eller titrer, ayaklar bedeni taşımaz olur. Kulaklar az duymaya, gözler puslu görmeye başlar. En zor olanı da okumayı çok seven bir insanın kitap okuyamayacak kadar görmemeye başlamasıdır. Normal kitapları okuyamadığı gibi, Allahın kelamını da okuyamaz hale gelir. Bu eksiğini dinleyerek kapatmaya çalışsa da insan, aynı zevki alamaz. Torunlarını göremez, kokularından tanımaya gayret eder. Gözlüklerin sayısı çoğalmıştır hayatında. Uzağı çıkarıp yakını takar.
İnsan yaşlanınca dostlar, içine kapanır. Yalnız kalmayı, sakin yaşamayı tercih eder. Biraz fazla gürültüye maruz kalsa başım kaldırmıyor diyerek şikayette bulunur. Belki de en üzücü olanı yaşlanınca insanın işe yaramadığını düşünmesidir. Aile içi meselelerde bile fikri sorulmayınca, hayatın dışına itildiğini düşünür. O yüzden yapabileceği işlerde, yollarını kesmemek, yorulursun deyip engel olmaya çalışmamak gerekir. Eski topraktır onlar. Tecrübeleri, yaşanmışlıklarıyla yol gösterirler bizlere. Özellikle aileyi ilgilendiren konularda fikirlerini almak, tatlı dilli güler yüzlü olmak, gönüllerini kırmadan hayatı onlarla paylaşmak gerekir.
İnsan yaşlanınca dostlar, ölüm korkusu daha da ağır basar. Ömrün son deminde her dakika ölüme biraz daha yaklaştıklarını hissederek ibadete verirler kendilerini. Zikirle, Kuranla, namazla dolu dolu bir ömür. Ağzı dualı, elleri şefkatli, nur yüzlü dedeler, nineler. Sımsıcak kucakları, merhametli kolları açıktır daima. Sevgiyle sarar sarmalar evlatlarını, torunlarını.
İnsan yaşlanınca dostlar, bakım evinde değil, sevdikleriyle beraber yaşadığı kendi evinde ölmek ister. Kimsesi olmayanlar için bir yuva sıcaklığı sunar bakım evleri. Evlatları olanlar içinse hasret, özlem demektir. Gözleri yollarda ziyaretine gelecekleri bekler yaşlılarımız. Evimde olsam, bir tas çorba olsa yeterdi diyerek , kavuşma arzularını dile getirirler sezsizce.
İnsan yaşlanınca dostlar, yapamadıkları için daha çok pişman olur. Hatalarını telafi etmesi için fırsatı kalmadığını düşünür çoğu zaman. Gençlik yıllarına geri dönebilse yaptığı pek çok şeyin yanlış ve eksik olduğunu şimdi görmektedir,ama kuş kafesten uçmuştur artık. Bu pişmanlıkla en azından kalan ömrünü güzel yaşamaya gayret etmelidir. Pek çok şeyin kıymetini anlamıştır. Kendi yaptığı hataları evlatları yapmasın diye çabalar ömrünün son deminde. Her daim duada, her daim ibadette değerlendirmeye gayret eder hayatın kalanını.
Yaşlılık bir şükür vesilesidir dostlar. Rabbim hayırla yaşlandır, emaneti hayırla al duasıyla.
Hayırlı cumalar