Her zerresi insan oğlunun rahatı için, kaliteli yaşamı için dizayn edilmiş bir dünyada yaşıyoruz. Yüce Rabbimiz dağları, denizleri,havayı,bitkileri yani her şeyi, insan oğlu yaşamını rahat sürdürsün diye yarattı. Etrafımızda bulunan her türlü varlık, bu konforu sağlamak, halife olarak yaratılan insanın yaratılışına layık bir hayat sürmesini sağlamakla vazifelidir. Ancak durumun böyle olması insan oğlunun tabiatı, bitkileri, havayı,hayvanları, denizleri yani kendisi dışında hizmetine sunulmuş diğer varlıkları telef etme, hor kullanma, onlara eziyet etme hakkını vermez. Bu gün ki Cuma yazımızda bu konuya değinmek istedim kıymetli dostlar.
Onlar bizim sevimli dostlarımız. Tabiatın en güzel süsleri. Görüntüleri, sesleri, hayatımıza katkıları ile hayvanlar, bazen en samimi dost kadar önemlidirler hayatımızda. Yoldaş olurlar, dert ortağı olurlar, nankörlük etmezler, aldatmazlar, çalıp çırpıp kaçmazlar, bizi yarı yolda bırakmazlar. Bizden istedikleri, bekledikleri sadece merhamet etmemizdir. Evet dostlar bu nokta çok önemlidir. Merhamet, rahmet insandan bütün varlıklara yönelmesi gereken bir duygudur.Allah’ın fıtratımıza koyduğu en tabi, en doğal, insanı insan yapan duygudur merhamet. İşte bu duygu ile çevremizde bulunan varlıklara olan davranışlarımız bizi insan yapar. Kuyruğu kesilmiş bir kedi ya da köpek, kalbinde merhameti olan bir insanın eseri olamaz. Hele de Allah’ın halifem dediği, ruhumdan üfürdüm dediği insanın yapıp ettiği bir davranış olamaz. Aynı şekilde gövdesine çakıyla kocaman bir oyuk açılmış, sevgilinin baş harfleri kazınmış bir ağaç ta merhametli bir varlığın eseri olamaz. Olsa olsa merhameti kaybetmiş, insani vasıfları ertelemiş , Allah’ın halifesi olma şerefini elinin tersiyle itmek isteyen bir varlık böyle davranabilir. Tabi böyle bir davranışın psikolojik boyutunu uzmanlara bırakmak gerekir. Ancak insani boyutta, imani boyutta söylenecek çok söz var kıymetli dostlar.
Peygamber Efendimizin bu konudaki örnekliği aslında yolumuzu aydınlatır. O’nun iniltilerini duyduğu bir deve konusunda sahibine söylediği sözler çok manidardır: Sana verdiği şu deve hakkında Allah’tan korkmuyor musun? Onu aç ve susuz bırakmaya ne hakkın var? Bu uyarı kulaklarımıza küpe olmalıdır. Bizim Uhud dağını seven bir peygamberimiz var kıymetli dostlar. Dağı seven, hayvanı seven, ağacı böceği dokunulmaz olan Mekke’yi seven peygamber, etrafındaki ashabına ne kadar düşkündür değil mi? O’nun kalbinde yer edinmek için var olmak yeterli idi. İnsan olmak, hayvan olmak bitki olmak bunların hepsi hürmeti, saygıyı hakediyordu. Ne zaman ki onun yolundan ayrıldık, işte o gün biz merhameti, insan olduğumuzu unuttuk. Eziyet konusunda, gücümüz kime neye yetiyorsa geri durmadık. Gücümüz çoğu zaman, güçsüze, kadına, çocuğa, yaşlıya, hayvana, ağaca yani bize karşı koyamayacak varlıklara yetti. Egomuzu, bu şekilde tatmin ettik. Zarar verdiğimiz her varlığın aslında kendimize zarar vermek olduğunu bile bile yaptık bütün bunları. Aslında böyle davranmakla, bir hayvanın herhangi bir yerini kesmekle, bir ağacın gövdesini oymakla, başka bir varlığa verdiğimiz herhangi bir zararla geleceğimizi kararttığımızı yeniden anlamamız gerekiyor.
Kıymetli dostlar, bütün bunları sabah işe gelirken gördüğüm kuyruğu kesik kediden sonra sizlerle paylaşmak istedim. Şöyle dua edelim yaratanımıza: Yerleri, gökleri merhamet ile ayakta tutan Allah’ım, kalbimizden rahmetini, merhametini alma. Dilleri konuşmayan, bizlere hiçbir zararları olmayan varlıklara karşı merhametli olmayı nasip eyle. Bu alemin efendisinin kim olduğunu bizlere unutturma. Gelecek nesillerimize de merhameti öğretebilmeyi lütfeyle. Bizleri sana layık kul, habibine layık ümmet eyle. AMİN
Hayırlı cumalar dostlar…