giresunguncel @ gmail.com

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e göre 1. Dünya Savaşı’na girilmesinin nedenleri şöyledir; ‘Felaket ve çok üzücü olaylara neden olan ve bugün için milletimizin memnuniyetsizliğine yol açan 1. Dünya Savaşı’na katılmamış olmak tabi ki çok daha iyi olurdu. Fakat buna madden imkan yoktu. Çünkü silahlanmış bir tarafsızlığı yani boğazların kapalı bulundurulmasını gerektiriyordu. Halbuki vatanımızın coğrafi konumu İstanbul’un stratejik durumu Rusların İtilaf Devletleri yanında yer almış olması bizim seyirci kalmamıza kesinlikle uygun değildi.
Bunun yanı sıra silahlanmış bir tarafsızlığın devamı için paramız, silahımız, sanayimiz, kısaca gerekli araç ve gerecimizde bulunmuyordu. İtilaf Devletlerinin ve özellikle İngilizlerin para vermemesi bir yana gemilerimize de el koyarak milletin dişinden tırnağından biriktirdiği gemi yapımına ait 7 milyon liramızı zorla alıkoydular. İtilaf Devletlerinin savaş ilan etmesi, bizim savaşa katılmamızdan dört ay önce her yönüyle Osmanlı Hükümeti’nin zararına bir Ermenistan Cumhuriyeti kurulmasına karar verdiklerini ilan etmiş olmaları ve hatta Bolşeviklerin yayınladığı gizli antlaşmadan da anlaşıldığına göre, İstanbul’un Çarlık Rusyasına vaad edilmiş olması savaşa İtilaf Devletlerine karlı girmemizin zorunlu olduğunu gösteren açık delillerdir.’
Giresunlular, ülke savunmasında tarihte hep önce olmuşlardır. Bu konuda Şehit Binbaşı Hüseyin Avni Bey’in torunu, Teoman Alpaslan şöyle yazıyor; ‘Giresun uşağı, cepheden cepheye hep gönüllü olarak koştu. 1897/98 Osmanlı-Yunan Savaşı’na gönüllü bir alayla katıldılar. Adlarına marşlar yazıldı. 1910 Arnavutluk isyanına gönüllü tabur gönderdiler. Balkan Savaşı’na da gönüllü gittiler. Büyük savaş çıkınca her biri üç bin mevcutlu Giresun ve Şebinkarahisar Jandarma taburlarını oluşturdular. Kafkas Cephesi’nde Artvin-Harşıt arasında savaştılar. Mondros Mütarekesi ile silahlarına el konulmak istenince küllerinden doğan Anka kuşu misali yeniden doğup yaşadıkları toprakları vatan yapmak için uğrunda ölümü göze aldılar. Önce 167 kişilik çekirdek bir kadro ile yola çıktılar. Kartopu misali giderek çoğalıp 42. Ve 47. Giresun gönüllü alaylarını oluşturdular. Vatan görevine Giresun ve çevresinde güvenliği sağlamakla başladılar. Mustafa Kemal’e bağlanıp, TBMM seçimlerini engellemek isteyenlere karşı Samsun ve Trabzon’da görev üstlendiler. Yunanlıların Trabzon’a çıkarma yapma ihtimali belirince ‘Giresun Milli Askeri’ olup Trabzon’a gönderildiler. Kazım Karabekir ve Mustafa Kemal’in Erzurum ile bağını koparıp, Doğu’da Şura Hükümeti kurmak isteyenlere karşı Erzurum’a gittiler. Oradan Kars’a geçip, Ermeni güçlerine ve işbirlikçilerine karşı şehrin güvenliğini sağladılar.
Çerkez Ethem’in Mustafa Kemal’e karşı tutum takınması üzerine Mustafa Kemal’in muhafızı olmak için Ankara’nın yolunu tuttular. 12 Kasım’da Ankara’da Mustafa Kemal’in muhafızlığını üstlendiklerinde durumumuz hiçte parlak değildi. Acele olarak halledilmesi gereken birçok çetin meselelerle karşı karşıyaydık.
Bir taraftan Yunan ordusunun ilerlemesi, bir taraftan ciddi bir ordunun hala kurulamaması, bir taraftan silahsızlık ve cephanesizlik, bir taraftan parasızlık, bir taraftan artık Anadolu’ya karşı kesin bir şekilde cephe alış bulunan İstanbul hükümetinin fetvaları ve tamimleri… Bu yüzden dört bir tarafta baş gösteren isyanlar, çözülmeler hatta hıyanetlerden sonra bütün bunlar yetmiyormuş gibi Çerkez Ethem’in gitgide artan tahakkümü ortalıktaki havayı dayanılmaz bir şekle ağırlaştırmış bulunuyordu. Bu koşullarda göreve başlayıp, Çerkez Ethem’in Mustafa Kemal’e karşı planladığı suikastları da önlediler.
İnönü Savaşları’nda bölücü ve hilafet yanlısı iç isyanların söndürülmesinde görev aldılar. Kurdukları iki gönüllü alayla büyük ve kanlı savaşlara katılarak mevcutlarının çoğunu Polatlı-Haymana arasındaki bozkırlarda al gelincik misali bırakıp, Afyon’a ilerlediler. Büyük taarruz öncesi Afyonkarahisar’ın Bolvadin ilçesi Özburun kasabasında üstlendiler.
Yurdunu işgal eden emperyalizm destekli Yunan güçlerine son darbeyi vurmak için verilecek emri beklemeye başladılar.