giresunguncel @ gmail.com

1915 yılı Aralık ayının son günleri, Erzurum’a yakın Kuzucan Tepesi, Türk Kuvvetleri bir kıdemli Yüzbaşı komutasında, 124 kahraman Sivaslı Mülazım Genç Ahmet Efendi görevini bilir. Tepenin arkasında Türk Ordusu daha geride bir cephe tutmak için büyük bir ricat hamlesi yapmaktadır. Ruslar bu tepeyi ele geçirmeden Türk Ordusu yeni mevzilerini tutabilmelidir. Ruslar 3 gündür tepeye hücum üstüne hücum tazelemektedir.
Kıdemli Yüzbaşı durumun önemini şöyle izah etmiştir; ‘Arkadaşlar, hepimizin siciline şimdiden şehit kaydı düşülmüştür, haberiniz olsun ona göre çarpışacağız.’ Bu müfrezeden sadece 11 kişi kalmış, tepe korunmuş, ordu kurtulmuş, geride yeni bir cephe hattı oluşturulabilmiştir. Erzurum’un işgali biraz geciktirilmiştir. Tepeyi alan Ruslar şaşkınlık içinde 11 kahramanı sorgularken; ‘Tümen Komutanımız nerede?’ diye sormuşlardır. Oysa bir tümene bedel sadece 124 kahraman vardı ve 113’ü şehit olmuştur.
Daha öncede değinmiştik, Tiryakioğlu Hacı Hafız Halil’inde bulunduğu bölük Kop Dağı’nda şiddetli bir savaşta, bölük komutanı dahil 14 kişi kalıyorlar. Bölük komutanının emriyle Kop Dağı’ndan aşağı doğru çekilirken Rus askerlerinin pususuna düştüklerini, Rusların; ‘Osmanlı kardeş teslim olun’ çağrılarına aldırış etmeden bölük komutanı da dahil 14 kişi Türklerin yanlış ateşiyle Batumlu Ali Onbaşı vurularak yaralanıyor ve avcı hattındaki Rus askerlerini teslim olmayarak yok ediyorlar. Yine aşağı doğru çekilmeye devam ederken, 2. defa etrafları sarılıyor. Makineli tüfek yuvasının karşısına düştükleri için kurtulamayacaklarını anlayan Yüzbaşının kararıyla teslim oluyorlar. Fakat daha önceki sargıda birliğini yok etmişti. Batumlu Ali Onbaşı yaralı halde arkadaşlarınca uygun bir sipere bırakılmış, ‘Beni vur Hacı Hafız Halil’ sözü geri çevirmiş kabul görmemişti. Canı ancak Allah alır, ümidini kesme cevabını almıştı. Batumlu Ali Onbaşı Rus ordusundaki Ermeni askerleri bana işkence yapar, işkence görmeden beni öldürün diyordu. Giresunlular maddi ve manevi bütün güçleriyle vatan savunmasında gönüllü olarak Kafkas, Sarıkamış ve İstiklal Savaşları’nda ordumuzu desteklemiştir. Dünya Kurtuluş Savaşlarına örnek olmuşlardır.
 Büyük şair Yahya Kemal; Türk Milletine bu gerçekleri dile getirerek şöyle haykırıyordu.
‘Şu kopan Türk Ordusudur Yarabbi
Senin uğruna ölen ordu budur Yarabbi
Ta ki yükselsin ezanlardan namın,
Galip et bu son ordusudur İslam’ın…’

Mehmet Akif ise;
‘Müslüman yurdunu her yerde felaket vurdu
Bir bu toprak kalıyor, dinimizin son yurdu
O da çiğnendi mi, çiğnendi demek din-i mübin
Hakisar eyleme Yarab onu olsun’diye adeta yalvarıyor ve dua ediyordu.

Sarıkamış Harekatına, Giresun gönüllü alayları ile birlikte Bulancak, Şemsettin Mahallesi’nden Mustafa oğlu 1874 doğumlu Ahmet Apaydın da gönüllü olarak katılmıştır. Giresun Valiliği Hukuk İşleri Müdürü Necati Apaydın’ın dedesi Mehmet Apaydın torunudur.
Ahmet Apaydın askerliğini bitirip, baba ocağına gelmesine rağmen tekrar gönüllü olarak Giresun alayı ile birlikte Sarıkamış’a gitmiş, geride eşi Şakire oğlu Mehmet ve kızları Nuriye ve Cevahir’i bırakmıştır. Ahmet’ten bir daha haber alınamamıştır. Bilahare 1965 yılında mahkeme kararı ile ölüm tarihi 1331(1915) olarak nüfus kayıtlarına tescillenmiştir.
Şehit olan Giresunluların, Sarıkamış Allahuekber yürüyüşünden geri dönmeyen Giresunlu kahramanlardan olan Ahmet Apaydın’da şehadet mertebesine ulaşmış ve bu mertebeye vatan için kendisini feda ederek hak etmiştir. Ruhu şad olsun, nur içinde yatsınlar…
Onların kahramanlıklarını ifade etmeye kelimeler ve cümleler yetersiz kalıyor.