Bilindiği gibi yaklaşık 8-10 yıldır Ülkemiz üniversitelerinin Fizik, Kimya, Biyoloji gibi Temel Bilimler Bölümleri başta olmak üzere pek bölümün kontenjanları özellikle küçük ölçekli illerde dolmamakla birlikte bazıları sıfır çekmekte bazılarına da 3-5 öğrenci yerleşmektedir. Bu durum Ülkemizin geleceği için önemli bir sorun olarak değerlendirilmelidir. İşte tam bu noktada aşağıdaki değerlendirmelerin ve çözüm önerilerinin dikkate alınmasının gerekli olduğunu düşündüğüm için bu yazıyı kaleme alma ihtiyacını hissettim.
2021 ÖSYM Yerleştirme sonuçları incelendiğinde aşağıdaki önerileri yapma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Öncelikle tamamen gerçek rakamlar üzerinde bir değerlendirme yapalım.
BİYOLOJİ:Ülkemiz üniversitelerindeki biyoloji bölümlerine en fazla 40 öğrenci kontenjanı verilirse, toplamda 354 adet öğrenci fazlası oluşuyor. Bu öğrencileri 15’ er adet olmak üzere öğrenci alamayan ya da 15’in altında öğrencisi olan bölümlere dağıttığımızda kaba bir hesapla 354/15= en az 23 adet üniversitenin Biyoloji bölümüne 15’ er adet öğrenci yerleşmiş oluyor. Eğer söz konusu bölümlere zaten 15’in altında belli sayıda öğrenci yerleşiyorsa 23 sayısı daha da artacaktır.
KİMYA: Aynı yöntem kimya bölümlerine uygulandığında ülkemiz genelinde 549 adet öğrenci fazlası oluşuyor. 549/15= en az 36 adet üniversitenin Kimya bölümüne 15’ er adet öğrenci yerleşmiş oluyor. Eğer söz konusu bölümlere zaten 15’in altında belli sayıda öğrenci yerleşiyorsa 36 sayısı daha da artacaktır.
FİZİK: Aynı yöntem Fizik bölümlerine uygulandığında ülkemiz genelinde 196 adet öğrenci fazlası oluşuyor. 196/15= en az 13 adet üniversitenin Fizik bölümüne 15’ er adet öğrenci yerleşmiş oluyor. Eğer söz konusu bölümlere zaten 15’in altında belli sayıda öğrenci yerleşiyorsa 13 sayısı daha da artacaktır.
Aynı yöntem 2021 ÖSYM yerleştirme sonuçlarına göre yerleşmelerin çok düşük düzeyde kaldığı Elektrik-Elektronik, İnşaat, Makina, Gıda vb. Mühendislik Fakültesi bölümlerine de uygulanabileceği gibi, diğer alanlarda da uygulanabilir.
Bu uygulamayla aşağıdaki kazanımlar elde edilebilir;
- Muhtemel kamu zararının önüne geçilebilir. Çünkü 10-15 öğretim elemanı olan fakat öğrenci alamayan bölümler eğer yüksek lisans ve doktora gibi lisansüstü öğretim de yoksa ek yük getiriyor.
- Tabi ki söz konusu bölümlerde sadece lisans değil aynı zamanda lisansüstü eğitim de yapılarak öğretim üyesi yetiştirilmekle birlikte, ülkemiz ve tüm insanlık için önem arz eden temel bilim araştırmaları da yürütülmektedir.
- Örneğin 3 ya da 5 öğretim üyesinden az olan ve lisansüstü öğretim de olmayan bölümlerde öğrenci alımı geçici olarak durdurulabilir ve zaman içinde ortaya çıkan gelişmelere göre değerlendirilebilir.
- Kontenjanları dolmayan bölümlerin bulunduğu üniversiteler genel olarak küçük ölçekli Anadolu illerinde olduğundan bu illerde öğrenciler söz konusu il için hem sosyal ve hem de ekonomik olarak çok önemli roller üstlenmektedir. Örneğin nüfusu 100 bin olan bir ildeki 25-30 bin öğrenci ve personel söz konusu il için büyük önem arz etmektedir. Hâlbuki büyük ölçekli ilerde öğrenci kontenjanının düşmesi yada çıkması söz konusu illerin sosyo-ekonomik durumunda ciddi bir değişime sebep olamayacağı gibi bu değişim hissedilmeyecektir bile.
- Bu uygulamayla öğretim elemanı başına düşün öğrenci sayısı da düşeceğinden eğitim-öğretimin ve mezun kalitesinin daha da artacağı aşikârdır.
- Diğer taraftan çok tercih edilen büyük ölçekli illerdeki üniversitelerdeki kontenjan azalması söz konusu bölümlerin yüzdelik dilimi ve puanlarını yükseltebileceği, aynı etki küçük ölçekli illerdeki bölümlerde de kayda değer bir şekilde hissedilecektir.
- Bu uygulama aşırı göç alan büyük ölçekli illerdeki yığılmalar için de bir çözüm olacaktır. Bu uygulamanın faydalı etkileri daha da artırılabilir.
Tabi ki bu yazıyı kaleme almamdaki başka bir neden de çok önemli olan bu sorunun çözümünün aslında bu kadar basit olduğuna ilgili otaritelerin dikkatini çekmektir. Belki bu yazı ve çözüm önerilerinin eksikleri olabilir ve eleştirilebilir ama ülkemizde ortaya çıkan temel bilimler ve mühendislik gibi alanlar başta olmak üzere pek çok alandaki sorunların çözümüne önemli ölçüde katkı sağlayacağı şüphesizdir. Hatta alanın uzmanları tarafından eksileri giderilerek daha da geliştirilirse iyi bir model olarak uygulanabilir.