info @ giresunguncel.com.tr

Müslüman ne için yaşar? Dareyn saadetine kavuşmak; dünyada ferahı yani iyi ve mutlu bir hayatı, ahirette ise felahı yani kurtuluşu elde etmek için. İyi ve mutlu bir yaşam ise temelinde adaletin olduğu bir düzenle mümkündür. Zira faziletlerin  en mükemmeli olan adalete göre yaşamak iyidir ve güzeldir. Mutluluk toplumsal yaşamla mümkünse ve toplumsal yaşam da adalete dayandığı ölçüde iyiyse bu durumda öncelikle adaletin ne olduğunu doğru anlamamız gerekir. Cenab-ı Hak’kın ve sevgili peygamberimizin vurguladığı adalet, erdemlerin en üstünü olup diğer erdemler de ancak adaletle mümkündür. Nefsin arzu ve istekleri, öfkenin talepler i ancak adaletle yönetilirse fiillerimiz erdeme dönüşebilir. Peygamber efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere adaletli davrananlar, Allah Teala katında, Rahman’ın yanında nurdan minberler üzerinde  ağırlanacaktır.

Öyleyse  adalet, bütün davranışlarımızın yegane belirleyicisi ve ölçütü olmalıdır. Peki adalet nedir?Birçok İslam düşünürünün de belirttiği üzere adalet, işlerin yerinde ve zamanında, uygun tarz ve miktarda, aşırılık ve eksiklik olmadan, erteleme yapılmadan yerine getirilmesidir. Hak sahibine hakkını teslim etmek, nefsin her türlü taleplerinde ölçüyü ve orta yolu bulmaktır. Orta yol ise eylemlerde  makul olanın gözetilmesi ile Cenab-ı Hak’kın belirttiği ve Rasulü Ekrem’in örnekliğiyle ortaya koyduğu ölçülere riayet etmekle elde edilebilir. Faziletli fiiller ve faziletli bir toplumsal yaşam ancak adaletle mümkün olduğundandır ki Allah, adaleti, iyiliği kesinlikle emreder. Daima adil davranın. Muhakkak ki Allah adil olanları sever. buyruluyor  Kuran’da.  Allah Teala kullarını her  hususta   adil olmaya, her konuda hakkı gözetmeye çağırmakta, her hak sahibine hakkını vermeyi emretmekte ve zulüm yapmaktan sakındırmaktadır. Dolayısıyla bilinenin aksine adalet, sadece  eşitlik değil, eşit olmayanlar arasındaki orantısızlığı gidermek suretiyle orta yolu bulmak yani mutedil olmaktır.

Adaletin zıttı ise zulümdür: hak sahibine hakkını vermemek, hak etmeyene hak ettiğinden fazlasını vermek, nefsin heva ve heveslerine yenik düşerek Cenab-ı Hak’kın rızasına uygun fiillerden uzaklaşmak, eylemlerde aşırıya gitmek ya da gerektiğinden eksik yapmak, yani sıratı müstakimden, orta yoldan sapmaktır.

Sevgili peygamberimizin mübarek yaşamı, adaletin nasıl tesis edileceğinin en güzel örnekleriyle doludur. Bu örnekler bize adil bir devlet başkanı, adil bir hakim, adil bir aile reisi, adil bir eş, adil bir dost olmanın yollarını öğretmektedir.

Anlam ve değerler karmaşasının ve rol çatışmalarının hat seviyelerde yaşandığı bugünün dünyasında haklıya hakkını teslim etmeye yani adalete her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz aşikardır. Çünkü adalet kavramını hayatımızda işletmezsek, Allah muhafaza kendimize ve sevdiklerimize zulmedenlerden oluruz. Adalet ve orta yol prensibi bir Müslüman’ın  hem bireysel ve toplumsal yaşamını, hem de aile hayatını düzenlemede vazgeçemeyeceği  bir prensiptir. Zira onu  adil olmaya sevk eden temel düşünce, Yüce Allah’a ve ahirete olan inancıdır yani imanıdır. Bu imanları neticesindedir ki idaresi altındaki kimselere adaletli davranan yöneticilerin, ailelerine  ve sorumlu oldukları kişilere karşı adil olanların Allah katında büyük bir itibara sahip olacaklarını göz kamaştırıcı bir üslupla anlatır. Kıyamet gününde Allah’ın yanında nurdan yüksek koltuklarda oturmak ifadesi ister mecazi isterse de hakiki manada olsun müthiş bir iltifat ve pek kıymetli bir makamdır.

Bu makama erişmek dileğiyle

Cumamız mübarek olsun dostlar.