info @ giresunguncel.com.tr

İnsanı kainatın en değerli varlığı olarak yaratan Allah, kimin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve yaşamı var etmiştir. Dünyaya gelişimizin ve gün gelip bu dünyadan ayrılışımızın kilitlendiği kelimedir imtihan. Korku, açlık, mal kaybı ya da hastalık, herkes için imtihan sorusu farklıdır elbet. Ama değişmez bir gerçek vardır Kuranda: Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olsun diye hayır ile de şer ile de deniyoruz. Sonra bize döndürüleceksiniz.(Enbiya,21/35)

Sadece yoklukta olanlar, mahrum kalanlar imtihana katlanıyor sanmamalıdır insan. Varlığın imtihanı da yokluk kadar ağırdır aslında. Engeller bazen görünür, bazense gizlidir. Allah kullarını bazen verdiği nimetlerle bazen de vermedikleriyle imtihan eder. Görünüşe aldanıp ta herkesi sınadığını ve hiç kimseye haksızlık etmediğini söyleyen Allah’ın adaletinden şüphe edilebilir mi?

Peki, imtihanı ağır gibi görünenlerin aslında cezalandırıldığını söyleyebilir miyiz? Bela ve musibet arttıkça Allah’ın sevgisi azalıyor olabilir mi? Peygamber Efendimiz bu sorulara cevap verircesine şöyle der: Müslümanlar benim başıma gelen musibetlere bakarak kendi musibetleri karşısında güçlü olsunlar.

Hayatın başa çıkılmayı bekleyen nice imtihanı gibi, engelli olmak ya da engelli bir yakını olmak ta ceza değil imtihandır. Biliriz ki, şufani dünyada günlerimiz sayılı, nefeslerimiz sıralıdır. Ve inanırız ki ,iyiliklerimizzerre miktarınca bile olsa karşılığını bulacak, imtihandaki başarımız sonsuz mutlulukla ödüllendirilecektir. Sonuçta kişinin Allah katında değer kazanması, fiziksel özellikleriyle değil, gönül zenginliğiyle ve yapıp ettikleriyle mümkün olacaktır.

Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel,zihinsel,duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybeden insanlar, toplumsal hayata  uyum sağlamada ve günlük ihtiyaçlarını karşılamada güçlük çekebilir. Ancak her ne kadar desteğe ihtiyaç  duysalarda, bu onların hayatı kucaklamalarına engel değildir.

Her insan bir öz değer taşır ve bu değeri insan olarak yaratılmakla doğuştan kazanır. Onurludur, ihtiyaçlarını saygınlığına yaraşır biçimde karşılama hakkına sahiptir. Kadın ya da erkek, çocuk ya da yaşlı, hasta ya da sağlıklı olmak insana fazladan değer kazandırmayacağı gibi şerefine de gölge düşürmez. Peygamberimiz bu gurumu çağlar ötesinden şöyle dile getirir: Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki, Rabbiniz birdir, atanız birdir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyaz tenlinin siyaha karşı üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.

Yüce Allah insanları birbirinden farklı yetenekte, farklı cinsiyette, renkte ve dilde yaratmış, sayısız güzelliklerle donatmış; farklılıkları birer zenginlik kılmıştır. Birbirimizin aynısı olmamakla elde ettiğimiz ne büyük kazanımlar, ne ciddi birikimler ve imkanlar vardır. Engelli engelsiz bütün insanlar, farklılıklarını kabul edip kendileriyle barıştıklarında ümitleri taze kalacak ve hayata bağlanabilecektir.

Bize düşen onların hayata tutunmalarına yardımcı olmaktır. Hepimiz bir engelli adayı olduğumuzu unutmadan yaşamalıyız bu hayatı. Zihinlerdeki ön yargıyı yıkmak, engel perdelerini kaldırmak yüce Rabbimizin bize emridir. ENGELSİZ BİR DÜNYA OLUŞTURMAK BİZİM ELİMİZDE. Sağlıkla kalın dostlar…