İslam düşüncesinde kalp, bütün vücuda yön veren merkezi bir organ olarak görülür. Her ne kadar kalp denince ilk bakışta kanı toplayıp vücuda pompalayan organ akla gelse de Kuranı Kerim ve hadislerde kalbin şuur, vicdan, idrak, duygu, akıl ve irade gücünün merkezi, bütün sezgi ve duygularımızın ve nihayet düşünme gücümüzün kaynağı oluşuna vurgu yapılır. Maddi hayatımızın merkezi organı kalp, manevi hayatımıza da yön veren bir kaynaktır. Bu iki hayat alanı birbirinden ayrı düşünülemez.
Din dilinde kalp, imanın ve küfrün, sevginin ve nefretin, cesaretin ve korkaklığın, iyiliğin ve kötülüğün, kısacası bütün duyguların merkezidir. Haset, gazap ve nefret gibi kötü duygular kalpte bulunduğu gibi, iman, Allah korkusu, hilim ve takva gibi bir çok olumlu duygularda kalbe yerleşmektedir. Marifet, yani Allah’ı bilmek te kalbin işlerindendir.
Cebrail, Kuranı Hz.Peygamber’in kalbine indirmiştir. Kalpte ilahi güzellikler tecelli eder.İnsanın aklen kabul ettiği şeyler, iman ve ihsan boyasıyla boyanarak duygu boyutuna burada aktarılır. Allah her kimi doğru yola erdirmek isterse onun gönlünü İslam’a açar ayetinin nüktesiyle bu hal insanı mekanik bir varlık olmaktan çıkararak onu olaylar karşısında ürperen, korku ve ümit sarmalı içinde gelgitler yaşayan bir varlık haline dönüştürür.
Allah Rasülü’nün kalple organlar arasındaki ilişki bağlamında sahabilerine öğrettiği dualardan birinde, kulağımın kötülüğünden, gözümün kötülüğünden, kalbimin kötülüğünden, tenimin kötülüğünden sana sığınırım denilmektedir. İnsan hakikatleri bu duyu organlarıyla algılayabilmektedir.
Ebu Hureyre kalbi, ordusunun başındaki sultana benzeterek şöyle tasvir eder:Kalp sultandır ve onun orduları vardır. Sultan iyi olursa askerleri de iyi olur. Sultan kötü olursa askerleri de kötü olur. Kulaklar bu sultanın habercileridir. Gözler bekçileridir. Dil sultanın tercümanıdır. Eller kanatlarıdır. Ayaklar postacılarıdır. Ciğer şefkat ve merhamet kaynağıdır. Akciğer nefestir. Sultan iyiyse askerlerde iyidir.
Kuran, insanın kendisi ve kainat üzerinde düşünmesi, geçmiş olayları düşünerek ibret alması, sebep sonuç ilişkilerinden yola çıkarak geleceği düşünmesi sorumluluğunu kalbe vererek kalbin, akıl, ruh ve nefis ile olan ilişkisini ahenkli bir şekilde ortaya koyar.
Yüce Allah insanların kalplerine nazar etmektedir. Hz. Peygamber bu hakikati şöyle dile getirir: Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar. Kalp bir nazargahı ilahi olarak, bir mümin için aynı zamanda doğru bilgiyi yanlıştan ayırmanın yeridir. Aynı zamanda kötülüklere karşı mücadele yeridir. Aynı zamanda Hakkın aynasıdır kalp. Merhametin hissedildiği, sevginin otağıdır. İnsanı insan yapan organdır kalp.
Yazımızı Efendimizin duasıyla bitirelim: Ey kalpleri halden hale çeviren Allah’ım! Benim kalbimi dinin üzere sabit kıl!
Hepinize hayırlı cumalar dostlar………