Hızarcılığın bir zamanların en gözde mesleklerinden biri olduğunu ifade eden Fazlı, “Eskiden köylerde ağaçtan tahta biçmek için hızarcılık vardı. Biri altta biri üstte kütüğün içerisinden geçen hızarlarıyla tahta biçerdik. Bunu da herkes yapamazdı. Tahtaları aynı çizgide biçmek öyle kolay iş değildi. Fizik gücü yetmez, bir de hızarı biçtiğin kişiyle uyum gerekirdi. Bu meslek baba ile oğlu kavga ettiren bir meslekti. Günümüzde atölyeler, motorlu testereler çıkınca tabi ki bu hızarcılık da unutulan meslekler arasına karıştı. Ben, asıl marangozluk yapıyorum ve babamdan, dedemden kalan tahta hızarla hala çalışıyorum. Benim böyle çalıştığımız görenler nostalji yaptığımı düşünse de ben aslında baba mesleğimi kendimce yaşatmaya çalışıyorum. Beni en zorlayan da birlikte uyum içerisinde çalışacağım birini bulamamak oluyor. Çünkü bu hızarcılık tek başına yapılacak bir iş değil, yine de köylerde eski ahşap evleri, serenderleri tadilat için çağrıldığımda tahta hızarımla gidiyorum” ifadelerini kullandı.