Boğulma olayları açığa doğru çekildiğini fark eden insanların, korku ve panikle çırpınması, kıyıya dönmeye çabalamaları ve yorgun düşerek kendilerini su üzerinde tutamamaları sonucu meydana geliyor.Profesyonel yüzücülerin bile karşı koyamayacağı güçteki akıntıya karşı vatandaşların dikkatli olmalarını isteyen uzmanlar akıntıya kapılma durumunda sahile paralel yüzülmesi gerektiğini belirtiyor.
“Çeken akıntı boğulma vakalarının yüzde 70'ini oluşturuyor”
Prof. Dr. Serdar Beji, yaptığı açıklamada, çeken akıntının normalde okyanuslarda görüldüğünü söyledi.Türkiye'de Karadeniz kıyılarında rastlanılan bu akıntının insanları dibe değil açığa çektiğini belirten Beji, çok tehlikeli olan bu tür akıntıların İstanbul'un Karadeniz kıyılarında etkili olduğunu dile getirdi.
Prof. Dr. Beji, çeken akıntının boğulma vakalarına sebebiyet verdiğine dikkati çekerek, "Jandarmadan aldığımız kayıtlara göre,Karadeniz kıyılarında olan denizde boğulma olaylarının yaklaşık yüzde 70'i bu çeken akıntılar sebebiyle oluyor. O nedenle gerçekten tehlikesi büyük. Bütün boğulmaların yüzde 70'ine sebep olduğu için çok dikkat edilmesi gerekiyor." dedi.
Çeken akıntının bazı durumlarda tespit edilebileceğini anlatan Beji, açık denize doğru yönelmiş akıntıların dipteki kumları da kaldırdığını söyledi.
Prof. Dr. Beji, "Özellikle o bölge biraz çamurluysa ve bu çok belirgin bir şekilde açığa doğru giden, akarsu gibi bulanık akan bir su gibi gördüğümüzde burada kesinlikle bir çeken akıntı vardır diyebiliriz. Karadeniz kıyılarından özellikle bahsediyorum. Akıntı 100 metre serbest dünya şampiyonu bir kişinin dahi yüzebileceği hızları aşar. Yani oldukça güçlü bir akım." diye konuştu.
"Akıntıya kendimizi bırakmamız lazım"
Bu akıntıyı durdurmanın mümkün olmadığını dile getiren Beji, buna kapılanların akıntıya kendilerini bırakmaları gerektiğini bildirdi.Prof. Dr. Beji, panik nedeniyle özellikle direnme içgüdüsünün üstün gelebileceğini vurgulayarak, "Fakat direnildiğinde yanlış yapılır. Çünkü yorulup su üstünde durulamaz hale geldiğinde ne yazık ki bu akıntı bizi alıp götürür. Yani can kaybına da sebep olur." ifadelerini kullandı.
Bu durumda ilk aşamada mümkün olduğu kadar sakin olup yalnızca su üstünde kalmaya çalışmak gerektiğinin altını çizen Beji, şunları belirtti:"Su üstünde kalıp bu akıntıyla beraber, zayıfladığı yere kadar akıntıyla gidilecek. Yani direnip geriye dönmeye kesinlikle çalışılmayacak. Zayıfladığı yere kadar akıntı üstünde açığa doğru gidilecek. Dediğim gibi, 'Panik yapmayın' demek kolaydır ama haliyle o denizde öyle bir durumda panik yapma olasılığı büyüktür. Ne olursa olsun, buna sakin kalmaya çalışıp, yalnızca su üstünde kalmaya odaklanmalı. Açığa gidildikten sonra da artık akıntı yavaşladığında, akıntı kanalının dışına, sağa veya sola nasıl uygunsa artık akıntı kanalının dışına çıkılmalıdır. Ondan sonra o akıntı kanalının olduğu yerin farklı bir yerinden artık çıkıldıktan sonra ondan sonra geriye dönmeye çalışmalı."
“Rüzgarlı havalarda akıntının hızı daha yüksek”
Prof. Dr. Beji, rüzgarlı havalarla akıntıların direkt bağlantılı olduğunu, rüzgarda dalga yüksekliklerinin daha fazla bulunduğunu söyledi.
Kıyıya yakın bölgedeki topuklar üzerinde daha çok dalga kırıldığını aktaran Beji, "Kırılan bu dalgalar, daha güçlü akıntılara sebep olur. O nedenle rüzgardirekt ilintilidir. Biz, Karadeniz'den konuştuğumuz için bunlar zaten orada var. Direkt olarak kuzeyden güneye doğru esen, kuzeydoğudan ve kuzeybatıdan her türlü esen rüzgarın olduğu günler özellikle çok dikkatli olunması gerekir. Çünkü dalgalar daha yüksek olacaktır. Bu sebeple de akıntı hızı daha yüksektir." dedi.
Prof. Dr. Beji, akıntıya kapılan kişilere yüzme bilmeyenler tarafından yardım edilmesi nedeniyle birçok boğulma vakasının bu sırada gerçekleştiğini, boğulan kişiye profesyonellerce müdahale edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.(AA)