info @ giresunguncel.com.tr

Bütün insanları Adem’in oğulları, dolayısıyla insan olma noktasında özde bir kabul eden İslam inancına göre, kişiyi Allah nezdinde daha değerli ve şerefli kılacak olan, Allah’a iman etmesidir. Fakat bu konumu hak, hukuk ve adalet açısından ona herhangi bir ayrıcalık tanımadığı gibi, fazladan sorumluluk yükler. İnsanların en hayırlısı insanlara en fazla yararı dokunandır hadisi bu gerçeği en güzel şekilde dile getirir. Müslümanlar, tıpkı Rasulüllah gibi, çevresindeki insanları koruyup gözeten, onlar için kaygılanan, olaylardan haberdar olan insanlar olarak vazifelendirilmiştir. Allah Rasulü’nün örnek tavrı,bizlere toplum içinde insanlarla olan ilişkilerimizi şekillendirecek ilkeler sunmaktadır. Temel olan ilke iyilik üzere olan her şey de dayanışmadır. Allah’ın emrettiği gibi insanlara güzellikleri anlatmak, bölünüp parçalanmaksızın, Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak ise ana hedeftir. Tevazu sahibi olmak, böbürlenme ve taşkınlıkları ortadan kaldıracak, müslümanın gösterdiği alçak gönüllülük kendisini yüceltecek ve bağışlayıcılığı da izzet ve onurunu artıracaktır.
Yarım hurma kadar bile olsa kişinin sadaka vermesi, insanın sahip olduğu her bir eklemi karşılığı her gün için bir miktar sadaka vermesi, hayatın her anını ve yapılan her şeyi ibadete çevirmektedir. Nitekim sevgili Peygamberimiz iki kişi arasında adaletle hükmetmeyi, yolda insanlara eziyet verecek şeyleri ortadan kaldırmayı, insanların hakkına saygı duymayı sadaka olarak kabul etmiştir.
Hediyeleşme de aynı mantıkla peygamberimiz tarafından teşvik edilmiştir. Kendisine bir şey hediye edilen daha güzeliyle karşılık vermelidir nebevi öğretide. Yemek hazırlayan hizmetçiyi o sofraya davet ederken efendimizin gayesi budur. İnsan ilişkilerinde kimseyi kınamayan, ayıplamayan, başkalarının gizli hallerini araştırmayan ama çevresinde olup bitenlere kayıtsız kalmayan müslüman peygamberi örnek alıyor demektir.
Nübüvvetin aydınlığını yansıtan anlayış özünde,kişi kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa başkalarına öyle davranmalıdır prensibini barındırır. Bu gün ki anlayışla empati olarak adlandırılabilecek bu ilke, kendisini başkasının yerine koyarak davranışlarını biçimlendirmek demektir. Bu gün belki de en büyük problemimiz bu ilkeyi göz ardı etmemizle alakalıdır. Yaşadığımız toplumda yalnız değiliz. Etrafımızda ailemiz, komşularımız,akrabalarımız, diğer insanlar var. Bu hayatı onlarla birlikte yaşıyoruz. Tıpkı Peygamberimiz gibi etrafımızdan haberdar olmak, olup bitene kayıtsız kalmamak, bunu yaparken de başkalarının hakkına riayet etmeye özen göstermek gerekir.
Tam da bu hassasiyeti göstermemiz gereken, kurallara sımsıkıya sarılmamız gereken, etrafımızdan haberdar olmamız gereken günlerden geçiyoruz. Maskesiz sokağa çıkmamamız gerekiyor. Temizliğe daha çok özen göstermemiz gerekiyor. Önce sağlığımıza dikkat edip arkasından başkalarının sağlığına gölge düşürmememiz gereken dönemdeyiz. Kurallara uymanın kul hakkına riayet olduğu gerçeği bir yana,başkalarının sağlığını tehlikeye atmaya da kimsenin hakkı yoktur. Müslüman sadece kendini düşünemez,kendisi için hareket edemez. Müslüman hasta olduğunu saklayarak kardeşinin hakkına giremez. Vurdumduymaz davranarak başkalarının hayatını tehlikeye atan kişi Allah ve Rasulüne layık davranmamış olur. Halbuki ashabına hep empati kurmayı tavsiye eden bir peygamberimiz var. Onu örnek alırsak insanca bir hayat yaşayabiliriz. Kurallara dört elle sarılalım. Rabbim güzel günler yaşatsın hepimize.
Berat kandilimiz mübarek olsun. Cumamız, bayramımız olsun.Sağlıkla kalın dostlar....